Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında Aspendos Antik Kenti’nde devam eden 2025 yılı hafriyat çalışmalarında değerli bir keşfe imza atıldı.
2024 döneminde kazılarına başlanan Tiyatro Caddesi’nin doğusunda yer alan giriş kapısının güney kanadına pozisyonlandırılmış anıtsal çeşmenin (nymphaion) yıkıntıları ortasında, mermer bir Hermes heykeli bulundu.
Hermes heykelinin bulunduğu alanda, aşk ve hoşluk tanrıçası Aphrodite ile aşk ilahı Eros’a ilişkin olduğu bedellendirilen başlar da ortaya çıkarıldı.
Aspendos’ta gün ışığına kavuşan yapıtları toplumsal medya hesaplarından duyuran Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, şu tabirleri kullandı:
“Zamanın sessiz şahidi Aspendos’ta, yüzyıllardır gömülü kalan figürler gün ışığına kavuştu.
Aspendos Antik Kenti’nde #GeleceğeMiras Projemiz kapsamında süren hafriyatlarda, Roma İmparatorluk Dönemi’ne ilişkin Hermes heykeli gün yüzüne çıktı.
Aynı alanda Aphrodite ve Eros’un başları ile Artemis ve Nemesis’e ilişkin heykel modülleri da keşfedildi.
Projede emeği geçen @kvmgm çalışanlarımıza gönülden teşekkür ediyor, ayağa kaldıracağımız bu yapıtların ülkemiz kültür ve turizm hayatına iyi olmasını diliyorum.”
Zeus’un Habercisi Hermes
Ortaya çıkarılan heykel, Olympos’un baş rabbi Zeus’un habercisi ve rablerin en süratlisi olarak bilinen Hermes’i tasvir ediyor. Hellen mitolojisinde yolların, ticaretin, konukseverliğin, diplomasinin, müsabakaların ve astronominin ilahı olarak bilinen Hermes, birebir vakitte hırsızlar ile tüccarların, sürülerin ve çobanların koruyucusu olarak da tanımlanıyor.
Heykel, sağ elinde bir para kesesi, sol elinde ise omuzundan aşağı hakikat sarkan peleriniyle birlikte tuttuğu kerykeionu (asası) ile betimlenmiş. Sol ayağının yanında ise başı Hermes’e dönük bir koç figürü yer alıyor. Yazıtlı bir kural üzerinde ayakta duran heykelin yükü sol ayağına verilmiş, sağ ayağı ise dizden yavaşça kırılarak öne atılmış.
Kazı çalışmalarında modüllü olarak ortaya çıkarılan ve tamamına yakın kısmı gün yüzüne çıkarılan heykel, hafriyat konutu deposunda birleştirilerek bütüncül haliyle değerlendirildi. Esasıyla birlikte toplam 1,65 metre yüksekliğe ulaşan eser, stilistik özellikleri açısından Roma İmparatorluk Dönemi’ne (MS 2. yy sonu – 3. yy başları) tarihlendirilmektedir.