Aaah ah!
Beşiktaş’ı izledikçe merhum Muzaffer Akgün’ün o türküsü geliyor aklıma. Hatırlatayım:
Kara bahtım kem tahilim
Taşa bassam iz olur
Ağustosta suya girsem
Balta kesmez buz olur
Yüz yaşında bir yar sevsem
On üçünde kız olur
Ben feleğe neyledim
Kırdı kanadımı
Heder eyledi
Beşiktaş da o denli işte.
Her maçı ızdırap, her maçı sıkıntı!
Gitti Solskjaer geldi Sergen Yalçın.
Hadi buyurun burdan yakın!
Yine birinci yarıda Alanya’da değişen bir şey yok.
Ayaklarına gülle bağlanmış üzere ağır ağır oynayan futbolcular. Yeniden kırık kanatlar. Yeniden atağa çıkamayan adamlar.
Hocaların hocası merhum Coşkun Özarı sıkıntısı ki;
“İyi futbol âlâ futbolcularla oynanır. Yoksa ne yapsan nafile! Bir teknik yöneticinin kadroya katkısı en fazla yüzde 30 olur! Gerisi oyunculardadır.”
Elinde bu oyuncular olunca hoca Trapattoni olsa ne yazar!
İlk yarıda gördük ki Solskjaer de kanat oyuncuları istiyordu. Artık Sergen Yalçın da istiyordur herhalde.
Atağa çıkamayan, çabuk oynayamayan, geride top geveleyen, Alanyaspor baskı yaptı diye topu çıkaramayan bir grup.
Çok enteresandır; yeni transfer Djolo da ağırın ağırı çıktı âlâ mi! Anlatmak yetmez, görmek gerek. Penaltı yaptırdığı konumda adam onun o kadar gerisinden gelip geçti ki; pes yani!
Şimdi tek tek saymayayım. Kendimi tutamayacağım ayıp olacak! Bunlar nasıl oyuncu yahu! Koskoca birinci 45 dakika durum olmaz mı? Bir Orkun’un şutu var ceza alanı dışından; onu da kaleci kurtardı o kadar.
Herkes bekliyor ki Rafa Silva bir şey yapsın da iş bitsin! Bekleyin bakalım! Yapsa ne olacak; bu ağır ekibi Sergen Yalçın nasıl ayağa kaldıracak?
Durun bakalım ikinci yarıda ne olacak?
Umut yoksulun ekmeği ye Memet ye demişler!
Ne olacak ki, bir şey olmadı.
Sergen Yalçın oyuna Bilal Toura’yi aldı Beşiktaş biraz daha hareketlendi; bir iki durum da yakaladı o kadar.
Golü ise tekrar Alanyaspor attı. Hem de Beşiktaş’ın eski futbolcusu İnanç Yalçın’dı golü atan.
En güzeli ne yapalım yazıyı burada kapatalım.
Solskjaer gitti Sergen geldi, bir şey değişmedi şimdilik.
Sonra ne olacak; ona bakalım.