Mehmet Tezkan
Sezen Aksu’nun son yapıtı Ey Aşk’ı dinliyorum…
Döndüm döndüm, âlime sordum
Dedim, “Neden zalimin zulmü?
Merhametten de maraz oldu”
Dedim, “Nedir âlemin ilmi?”
Nedense aklıma Çetin Altan’ın vefatından üç ay evvel 88 yaşında yazdığı ‘hayal ettiğim ülke bu değildi’ başlıklı yazısı geldi…
Sezen’i dinlemeye devam ettim…
Bir sevindim, güldüm gülün bağında
Bir çırpındım, durdum kulun ağında
Bir zevküsefaya yâr kucağında
Bir göğe erdi başım bi‘ vurdum taşa
Ve devamı… Ey aşk derin bir suya dalar üzere, meskenin yolunu arar gibi…
Çetin Altan’ın son yazısını bir daha, bir daha okudum. ‘Menzil-i maksuda’ ya ne kadar yakınım bilmek mümkün değil lakin ben de bugünlerde birebir his içindeyim…
Benim de hayal ettiğim ülke bu değil.
Üstat Çetin Altan’ın 2015 yılının haziran ayında Cumhuriyet’teki yazısında şöyle demişti:
“Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan.
Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Yeniden de bir hayal kırıklığı yaşamıyorum. Menzil-i maksuda ulaşılamasa da çok yol katettik.
Bir ömür, yalnızca emele ulaşmak için harcanmaz. O maksada hakikat atılacak bir iki adıma yardımcı olmak için de harcanır.
Yaralı bir devi ayaklarının üstüne koyabilmek için kuşak kuşak o devi sırtımızda taşıdık. Yaralarının güzelleşeceğine, o devin ayaklarının üstünde duracağına olan inancımı hiç kaybetmedim. Bir gün bu ülke ayaklarının üstünde duracak. O zaman da, masaldaki üzere “sihirli kedinin çizmelerini” giyerek emeline gerçek uçarak gidecek.
Biz torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakamıyoruz.
Ama siz uğraşırsanız, uğraştan vazgeçmezseniz, dünyadan ayrılırken “torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakıyoruz” deme memnunluğunu siz tadabilirsiniz.
Hayallerinizden, ümitlerinizden, uğraşınızdan vazgeçmeyin.
Amacınıza ulaşamazsanız da, bu maksadı gelecek nesillere devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, “daha düzgün bir dünya için biz de kötü çaba etmedik” diyebilirsiniz.
Bu da az şey değildir. Buruk da olsa, yorgun gözlerinizde bir tebessüm yaratır.
O tebessümlerin çoğalması da elbette bir gün kurtarır bu ülkeyi.
Enseyi karartmayın.”
Çetin Altan’dan yaş itibariyle farkımız var. Gayret edecek günlerimiz var, torunlara hayal ettiğimiz ülkeyi bırakma umudumuz var, enseyi karatmanın alemi yok…
Ama…
İleri demokrasi derken otokrasinin göbeğine düşmek insanı yıpratıyor…
Otokrasi rejimi altında yaşamak insanın zoruna gidiyor…
Son aylarda yaşadıklarımıza bakın…
Haklarında önemli tez varsa bile tutuksuz yargılanması gereken İstanbul Belediye Başkanı’yla birlikte 11 belediye başkanı hapiste, hücrede. İddianame daha ortada yok…
Bugün CHP davası görülecek. Mahkeme mutlak butlan mı verecek, dava Yargıtay’a kadar mı uzanacak? Mahkeme mutlak butlanla birlikte önlem kararı mı vererek? CHP’nin anahtarını Kılıçdaroğlu’na mı verecek? Mahkeme ileri bir tarihe mi ertelenecek?
Halk TV’nin ekranı karartılacak mı? RTÜK’ün siyasi kararını yönetim mahkemesi durduracak mı? Onay mı verecek? Halk TV’yi susturma kararı Saray merkezli mi?
TİP üyeleri Kadıköy’deki Yoğurtçu parkında forum düzenlemiş. 41 kişi gözaltına alanmış, bir gün sonra hür bırakılmışlar. Neden alınmışlar neden bırakılmışlar?
Taksim iki haftadır kapalı. Polis Taksim’e bir/iki kilometre uzaklıkta bütün yolları, bütün sokakları çelik bariyerlerle kapattı. Metro Taksim’de Taksim’e en yakın istasyonda durmuyor. Resmen ismi konulmamış harika hal vaziyeti…
Neden mi?
LGBTİ’ nin onur yürüyüşü varmış… Taksim’e çıkmamışlar, Ortaköy’ün ara sokaklarında yürümeyi denemişler; 35 gözaltı…
Konuştuğumuz mevzular bunlar…
Hayal ettiğim ülkede bunlar konuşulmamalıydı. Hayal ettiğim ülkede gündem bu olmamalıydı. Hayal ettiğim ülkede sudan sebeplerle, siyasi nedenlerle ekranlar karatılmamalıydı. Hayal ettiğim ülkede beşerler kolay kolay tutuklanmamalıydı. Hayal ettiğim ülkede ülkenin en güçlü partisine operasyon çekilmemeliydi…
1970’lerde üniversitede, üniversitenin bahçesinde yapılan forum (çeşitli görüşteki insanların katıldığı, bir mevzu üzerinde fikirlerini özgürce söyledikleri toplantılar)
2025 yılında parkta yapılması bile yasak!
Yani konuşmak yasak… İleri mi gitmişiz geri mi?
Yaşadığımız bütün dertlerin nedeni 2017 yılında Erdoğan’ın atı alan Üsküdar’ı geçti anonsuyla duyurduğu rejimdir…
Ekonomik buhranın nedeni de…
Hayat pahalılığının da…
İşçinin, emeklinin yoksullaşmasının da…
Dar gelirlinin açlığa mahkum olmasının da…
Mahkemelerden siyasi kararlar çıkmasının da…
Meclis’in etkisiz hale gelmesinin de…
Kuvvetler ayrılığının fiilen ortadan kalkmasının da…
Parti devletinin kök salmasının da…
İşsizliğin de…
Umutsuzluğun da …
Gençlerin yurt dışına kaçma uğraşının da…
Tek nedeni bu rejimdir…
Lütfen başa dönün, Çetin Altan’ın yazısını bir kez daha okuyun, Sezen Aksu’nun Ey Aşk’ını dinlerken tabii…