MHP Lideri Devlet Bahçeli şunları söz etti:
“Milliyetçi Hareket Partisi’nin ülkemizi direkt yahut dolaylı formda meşgul eden her meseleye güçlü fikri müktesebatı ve müessir siyasi uğraşıyla kalıcı ve esaslı teklifleri vardır, kaldı ki doğal ve gerçek olanı da budur.
Türk milliyetçiliği asil ve aziz Türk milletinin bağımsızlık teminatı, tarihi kişiliğinin ve ulusal kimliğin var oluş teminatıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin her türlü ayrımcılığa, bölücülüğe, etnik ve mezhep temelli bölünmeye bilaistisna karşı olduğu herkesçe bilinen, hatta maşeri vicdanda kemikleşmiş siyasi tavrıdır.
Bu kapsamda hiç kimseden duyacak, dinleyecek, öğrenecek, ders alacak merak ve arayışımız da yoktur.
18 Temmuz 2025 tarihinde basına kapalı olarak yapılan Merkez Yönetim Kurulu-Merkez Disiplin Kurulu Ortak Toplantısı muhtevasında şahsım tarafından Türkiye’yi alakadar eden sıcak husus başlıklarıyla ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.
Bunlar ortasında Terörsüz Türkiye gayesinin etaplarıyla bu çerçevede alınan memnuniyet verici gelişmelere elbette önemli yer ayrılmıştır.
Ne var ki, 102 yıllık Cumhuriyet tarihimizin tamamına etnik ve mezhep temelli bölücülüğün taciz, tahrip ve tahrikleri damga vurmuştur.
Aklı başında ve vicdan sahibi hiç kimse bu sarsıcı gerçeği inkar edemeyecektir.
Yeni yüzyılda “Terörsüz Türkiye”nin tezahürüyle birlikte etnik ve mezhep temelli bölünme düşü görenlerin hevesleri de kursaklarında kalacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin siyasi ve tüzel imkanları, ihata ettiği kuramsal ve kurumsal unsurlarıyla ulusal birlik ve kardeşliğin pekişmesi mümkün ve muhakkaktır.
Bunun şematik formülü de eşkenar üçgen formatında siyasi ve türel niyet kalıbına dökülmüştür.
Nitekim 11 Kasım 2024 tarihindeki ağaçlandırma kampanyası münasebetiyle, üstelik Türk devlet geleneğimize müzahir olarak partimizin önüne dikilen ağaçlardan esinlenerek; köknar ağacı yürütme, mavi ladin ağacı yasama, sedir ağacı bağımsız yargı sedir olarak simgeleştirilmiştir.
Bununda yanında en dorukta Cumhurbaşkanı, aşağıdaki iki köşesinde de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olabileceği siyasi bir önerme olarak gündeme gelmiştir.
Türkiye’mizi yoran, yıpratan, gücünü çalan, fahiş mahiyetli toplumsal ve ekonomik maliyetlere neden olan etnik ve mezhep temelli dayatmalara karşı Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir periyotta, iki Cumhurbaşkanı Yardımcısından birisinin Alevi, oburunun de Kürt olabileceği değerlendirilmiştir.
Bu fikri ve siyasi teklifi Lübnan’la ilişkilendirmek bir kere çarpıtma ve samimi bir kanıyı taammüden saptırmadır.
Türkiye’yi, Lübnan yahut gibisi bir diğer ülkenin karmaşık ve kaotik istikrarsız yapısına çevirmeye gücü yetecek, buna yürek ve teşebbüs edecek hiç kimse olamaz, olamayacaktır.
Beyrut gecelerine hasret duyan bohem ve buhranlı siyaset düşüklerinin tarih ve kültür temeline dayanarak paylaşılan bir teklifi karalama ve terörize etme gayreti acınası bir fırsatçılıktır.
Cumhuriyet Halk Partisi on yıllar boyunca Alevi kardeşlerimizi siyaset gereci yapmış, Kürt kardeşlerimiz üzerinde de oyunlar kurulmuştur.
Pek çok telkin ve tezvirata karşın ne Aleviler, ne de Kürtler düşmanca planlanan tuzaklara çok şükür düşmemiştir.
Kimsenin önüne geçen yoktur, mahzur çıkaran yoktur.
Kaldı ki ister Alevi, ister Kürt olsun, rastgele bir Cumhurbaşkanı adayının yüzde 50 oy nisabını geçtikten sonra vaki demokratik ve ulusal irade kararını yok sayacak, tecelli eden yasallığı tartışmaya açacak birisinin çıkması da düşünülemeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğü hakim ve havidir.
Kökeni, mezhebi, yöresi ve anasının lisanı ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes hukukun karşısında bir ve eşittir.
Aynı vakitte Türk milletinin gururlu mensuplarıdır.
Kimsenin kimseden bir ayrıcalığı ve imtiyaz içeren bir farklılığı yoktur.
Ancak etnik ve mezhep temelli bölücülüğün Terörsüz Türkiye amacının yanında bütünüyle gündemden çıkarılması gayesiyle bir niyet tavzihini farklı yerlere çekmek ahlaken ve tarihen mahsurludur.
Türkiye’nin ve Türk milletinin kutlu geleceğini perdelemek için el ovuşturanların, mayası ve meşrebi zehirli çevrelerin bizimle milliyetçilik yarışına girmesi yüz kızartıcı bir densizlik ve edepsizliktir.
Konforlu köşelerindeki karanlığa saklanarak aydınlığı taşa tutan kuklaların ne dediğine bakmıyor, milletimiz ne diyor, tarih ne diyecek ona odaklanıyoruz.
Görüşümüzden milim adım atmamız ise kelam konusu olmayacaktır.
Basına kapalı toplantıdaki sözlerimin malum kelamda bir gazeteciye sızdırılması, o dedikodu markası ve her ipte cambazlık yapan gazetecinin de mal bulmuş mağribi üzere gündeme taşıması zamanlama itibariyle manidardır. Ve notlarımız arasındadır.
Milliyetçi Hareket Partisi her saldırıyı göğüslemeye hazırdır.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı Türkiye’ni etnik ve mezhep temelli sarsıntıya maruz kalmasına müsaade etmeyecektir.
Alevi de bizim, Kürt de bizimdir.
Cami de bizim, Cemevi de bizimdir.
Biz daima birlikte Türk milletiyiz.
Biriz, beraberiz, kardeşiz, çok büyük bir aileyiz.
Herkes bizse, biz de kardeşsek dürüst ve sorumlu hareket etmemiz ulusal namusumuzun gereğidir.
Piyonlaşmış bozguncular, suyu bulandıranlar, sipariş senaryolara figüranlık yapanlar, bu suretle Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-antilaik, inanan-inanmayan kutuplaşmasına çanak tutanlar da bu muazzam ailenin üvey evlatlığına bile layık olmayan çürüklerdir.”
