Adını bilmiyorum. Lakin “sıfatı” çok tanıdık. Jilet görmemiş sakallar.. Başta bir sarık.. Üzerinde Arap işi bir entari / kaftan.. Şehvetle anlatıyor: Adile Naşit’in mezarını bir açmışlar ki, sağ bacağı geriye gerçek kıvrılmış. Ensesinden girip ağzından çıkmış.
Bu kadar iğrenç bir anlatımı tekrarladığım için özür dilerim. Ancak memleketi getirdikleri yeri anlatabilmek için mecburdum.
Sosyal medya bu türlü ahlaksız beşerler ve hurafeleriyle dolu.
Türkiye’nin en sevilen insanlarından biri için, bu kadar büyük bir nefret telaffuzuyla konuşan cisim ne yazık ki birinci ve tek değil.
Ve ne yazık ki hiçbiri hakkında en ufak bir süreç yok.
“Akıl hastası insanları muhatap alma” diyenler olacaktır. Fakat ortalık onların söylediklerini İslam, inanç, sünnet vs diye dinleyen, anlayan beşerlerle doluysa muhatap almak zorundayız.
Düşünün, bu ülkede çocuklar, gençler “bu kadar okumak gereksiz” diyen ve mecburî eğitimi bir yıl kısaltmayı öneren bir ulusal eğitim bakanına emanet!
Başta o, memleketin yönetici grubu her şeyi din süzgecinden geçiriyor. Adile Naşit gayrimüslim olduğu için nefret saldırısına uğruyor.
Kongrede Erdoğan’ın “dava da dava” dediği şey aslında bundan ibaret.
Tanıdığım için ne kadar “inançlı” olduğunu, daha doğrusu inancın yakınından geçmediğini bildiğim beşerler da biliyor aslında. Lakin onlar da KENDİ DAVALARI için dava nutuklarını alkışlıyor.
Özellikle medya, Saray’dan gelen notlarla algı operasyonlarına ortak oluyor.
Son operasyon Fransa’nın muhafazakar mecmualarından Le Point için gerçekleşti.
Dergi son sayısında YENİ DÜNYA DÜZENİ başlığıyla dört ismi kapağına taşımıştı. Bırakın dış haberler kısmını, haber merkezleri bile olmadığını bildiğim gazeteler dahil, Saray medyası tümüyle alarma geçmiş.. Mevzuyu birinci sayfalarına taşımıştı.
Trump, Putin, Şi Cinping ve Erdoğan.. Yeni dünya nizamının öne çıkan isimleri olarak kapakta yer almıştı.
Hani her biri hakkında her şeyi bilmesek, göğsümüz kabaracak. Da.. Biliyoruz!
Gazze’yi satın almaya kalkan, Rusya ile el sıkışıp Avrupa’ya sırtını dönen Trump..
Trump sayesinde Ukrayna’yı yutmaya hazırlanan, ülkesinde de demokrasinin tabutuna son çivileri çakan Putin..
1 buçuk milyar bireye yaklaşan nüfusunu neredeyse tek ayak üstünde tutabilecek bir sistemin başındaki Şi Cinping…
Ve demokrasiden, hukuktan, insan haklarından hiç hazzetmeyen Erdoğan..
Saray gazeteleri ve köşecileri nasıl başardıysa bu dörtlüden “gurur duyulacak bir durum” çıkarttı. Okuduğum kadarıyla yalnızca Milliyet’ten Özay Şendir şöyle bir yorum yaptı:
“Le Point editörlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Avrupa’da korkulan Putin, üretimde rekabet edilemeyen Şi Cinping ve AB’nin savunması için para harcamayacağını söyleyen Trump ile birebir kapakta kullanma kararı aslında bir makus gösterme uğraşıdır.”
Bu yorumun akabinde hem dergiye hem de Fransa’ya veryansın ediyor gerçi. Fakat nihayetinde “Avrupa Türkiye’nin gücünün farkında” üzere “maksat Reis keyifli olsun” palavrasına düşmüyor.
Güçten ne kastediliyor, hayata nereden baktığınıza nazaran değişir değil mi?
İnsanların huzuru ve refahı için belirlenen kriterlere uymuyorsanız.. Uçağınız, tankınız ne işe yarar!
Bakın, Almanya’da seçimi ve hasebiyle iktidarı kazanan CDU’nun programında Türkiye için ne deniyor:
“Türkiye, Avrupa için stratejik kıymetini korumaktadır ve kıymetli bir partnerdir. Türkiye’nin şu anda AB’nin pahalar nizamından uzaklaşmakta olmasından ve bu nedenle de birliğe üye olamayacak olmasından hüzün duyuyoruz.”
Evet, dünyanın muhteşem güçleriyle birebir karede yer almak Reis’i keyifli edebilir. Ancak Almanya’nın ve genel olarak AB’nin bu bakışını.. Trump’ın Gazze çıkışını.. Putin’in -Trump’ın desteğiyle- Kırım’ı Rusya toprağı saymasını.. Ve bunlar karşısında neden sessiz kaldığını nasıl izah eder derseniz.. İllüzyonun temel prensibini hatırlatırım: İzleyenin dikkatini öbür tarafa çek!
*Mesela İmamoğlu’nun diplomasına.. (Meğer daha evvel Cimer’e bu mevzuda ihbar ve şikayet gelmiş de Cimer araştırıp ‘sorun yok’ demiş, güzel mi!!!)
*Mesela Şam’da Emeviye mescidinde, Gaziantep’te özel olarak dokutulan bordo halıda kılacağı namaza..
Amaaaa..
Halk bunları mı yer? Yoksa kent lokantalarında sıraya mı girer?
Ya o çok sevdiği Adile Naşit için söylenenler.. İnanır ve alkışlar mı sizce”?
